“Genel Müdür”ünüzü nasıl isterdiniz?

“Genel Müdür”ünüzü nasıl isterdiniz?

genel müdürHemen hemen tüm profesyonellere uzun vadedeki hedeflerini sorduğunuzda alacağınız en genel cevap “genel müdür olmak”tır. Öyle bir hedef ki %99’unun hiçbir zaman ulaşamayacağını bilse de ağzında olan ya da en naif haliyle gönlünde yatan aslandır genel müdürlük hayali.

Peki profesyonel çalışanların rutinde yaptığı şeyler ve durdurulamadan geçen yıllar genel müdür olmaları için yeterli midir? Genel Müdürlük için ne tür ekstralar gerekir ki bu hayal biraz daha gerçek bir planın parçası olsun? Bu soruların cevapları için yazılmış yüzlerce kitap var elbette. Eminim hepsinde binlerce çözümden ve onbinlerce yol yordamdan bahsediliyordur. Belki de benim savım hepsine göre biraz “genel” kalacaktır ama yine de paylaşmak isterim.

Yıllar önce Cem Yılmaz’ın bir gösterisinde ünvanlar üzerine bir seri espri vardı. Ve en sonunda dünya üzerinde neyin başına genel lafını getirirseniz getirin onun değerini düşürür ama bu kelime müdür olunca değerini artırıyor hatta ulaşılmaz kılıyor diye bir esprisi beni kırmıştı gülmekten. Bu kadar ilginç bir tespiti bizim gibi suyun içinde yavaş yavaş ısınanların keşfetmesi elbette zordu ve o dışarıdaki olarak keşfedip espri malzemesi yapıvermişti. O gün bugündür ben de bu genel müdür lafı biraz gülümseten ve biraz daha dikkat kesildiğim bir unvan haline geldi.

Kanımca Genel Müdür olmak için önce özel bir müdür olmak gerekir. “Özel” olmak ise öyle kolay değil. Özel bir müdür iyi bir koç, sıkı bir liderdir. Çok yetkin; bilgi ve becerileriyle fark yaratan, yetkin olmasının ötesinde bu yetkinliklerin çok gerekli olduğu bir organizasyonda görev yapan ve işini coşkun bir tutku ile yürüten birisi olunca “özel” oluyorsunuz. Hatta başka yazılarımda dile getirdiğim gibi “sıradışı” olmanız gerekiyor.

Tanıdığım birçok Genel Müdür oldu ve birçoğunda bu üç unsurun ne güzel de buluştuğuna şahidim. Bitmeyen enerji ve coşkusunu gördükçe ya ben bu adam kadar koşamazdım herhalde dediğim, bilgi ve deneyiminden etkilendiğim ve en önemlisi işte tam da bu ekibin lideri olacak kişi dediğim onlarca insan tanıdım. Ama bir o kadar da “genel” müdürler gördüm. Doğru zamanda doğru yerde olmak ötesinde bir fark yaratamayan, ışığı soluk liderler.

Bu “genel” durumun bir sebebi var. Hatta belki birkaç sebep de diyebiliriz. Öncelikle ülkemizde profesyonel liderler daha son kırk elli yıllık bir iş dünyasının içinde yetişen insanlar. Dolayısıyla genel müdürlük gibi organizasyonun tepe liderlik rolleri için daha yeni yeni profesyonel genel müdürler yetişiyor. Şirketlerin yüzde doksan dokuzu orta ve küçük ölçekli şirketler ve bunların hepsinde kurucular ya da ortaklar tepe liderlerdi bugüne kadar.

Değişen piyasa koşulları yerel pazarların rekabetine zorunlu kıldıkça şirketleri artık kurucular ya da aileler büyütmek durumunda oldukları yapılarda el mesafesinden uzaklaşan organizasyonlarına dışarıdan profesyonel liderler koymak durumunda kaldılar. Yavaş yavaş o profesyoneller tepe liderlik rollerini üstlenmeye başladı ya da başlamak üzere. Tek problemleri var; o da kurucular gibi bugüne kadar işin tüm detaylarına girme fırsatları çoğunun olmadı. Birçoğu fonksiyonel liderlik rollerini çok iyi yüklendilerse de pazarın birçok dinamiğini, pratiğini ve inceliklerini henüz deneyimleyemediler.

Bu sıkıntı sanmayın ki sadece orta ve küçük işletmelerde kendini gösteriyor. Çoğu çok uluslu yapının da en büyük problemi piramidin tepesine doğru çıkarken azalan fırsatlara yerleştirecekleri en donanımlı ve farklı deneyim setlerine sahip liderleri bulmak ya da yetiştirebilmek. Bunun için onlarca liderlik programı ya da gelişim fırsatını çalışanlarına ulaştırmaya gayret ediyorlar.

Ama sonuç olarak tepedeki liderin yerine gelecek alternatifler dendiğinde yetenek komitesi toplantılarında verilen son karar biz bu arkadaşı dışarıdan bulmamız gerekecek galiba oluyor. Ne kadar büyük ve riskli bir yol değil mi? Ne yazık ki içerideki potansiyel adayları zamanında hazırlayamamanın maliyeti bu riskli yolu tercih etmek işte.

O yüzden bana kalırsa organizasyonların giriş seviyelerinde nasıl ki “yeni” arkadaşları adapte etme ve işi öğretme amaçlı birçok gelişim programın sunabiliyoruz, nasıl ki orta kademedeki yöneticilerimizi liderlik yolculuklarında desteklemeye gayret ediyoruz bir el atıp da şirketimizin “genel” müdürlerini de içeride yetiştirmeye ne dersiniz. Genel Müdür yardımcılığına kadar işler hep alıştığımız şekilde gelişiyor. Bir işin çok uzmanıyız ve bu işte yarattığımız coşkun başarı, takdir gördükçe ilerliyoruz. Ama Genel Müdür olmak için bizim uzmanlığımızın ötesinde farklı dilleri anlamamız, görmemiz, duymamız, en azından farkında olmamız gerekiyor.

Bilgi sermayemiz yanında sosyal sermayemizin de gelişmiş olması, bugünü yöneten ve sonuçlarla motive olan bir lider olmanın ötesine geçip geleceği hayal eden vizyonerler haline dönüşmemiz gerekiyor. Bu değişim diğer katmanlarda kullanılan öyle lineer öğrenme metodolojileri ile çözülecek bir değişim ihtiyacı değil. Doğrusal olmayan, çeşitlilik içeren programlara ihtiyaç var. Yani bu işin zorluğu burada.

“Özel” ve “sıradışı” liderlerle çalışmanın keyfini yaşamış biri olarak söylemeliyim ki şirketleriniz için yapabileceğiniz en güzel şey özel bir “genel” müdür yetiştirme olabilir. Bu çabaya değer.

Yiğit Oğuz Duman
Kurucu

Bu gönderiyi paylaş