İK cısın Sen İK cı Kal
İK cısın Sen İK cı Kal
Çok sevilen A.Ş. nin genel müdürü açıklama yapmış; 1500 kişi alacağız. Yine En Rekabetçi A.Ş.’nin CEO’su da en az 500 yeni istihdam sağlayacağını söylüyor. Günlük gazetelerin ekonomi sayfalarını istihdam gözlüğüyle şöyle bir tarasanız ülkenin sıfır işsizlik yaşanan hatta işe adam yetiştiremeyecek kadar çok iş fırsatı olan bir ülke olduğunu sanırsınız. Hoş son cümlenin baş tarafı doğru malum; işe adam yetiştiremiyoruz ama bu işin çokluğundan adamın azlığından değil tam tersine adam çokluğundan işin de azlığından kaynaklanıyor.
Herkes işe alacağı insanları konuşmayı, gazeteler işe gireceklerin sayısını yazmayı çok seviyor. Kimse Çok Sevilen A.Ş’nin aslında alacağını söylediği 1500 kişinin çoğunun geçen sene işe aldıklarından ayrılanların yerine alınacağını konuşmuyor. Ya farkında değiliz bu gizli mutsuzluğun ya da işimize gelmiyor konuşmak, tartışmak. En Rekabetçi A.Ş’nin yeni alacağı 500 kişiden aradığı nitelikler de çok önemli değil. Varsa yoksa kafa sayısı herkesin derdi. Adının içindeki rekabet vurgusuna ne kadar katkı yapacak işler ve insanlardan bahsediyoruz çok da önemli değil. Öyle olunca elbette ilk serin rüzgarda dökülen dut yaprakları gibi kapının önüne seriveriyoruz bu 500 leri.
Herhalde google da arasak hakkında en çok yazı yazılan insan kaynakları konularının başında işgücü planlama diye süsleyip püslediğimiz ama çoğumuzun hayatında sadece yıllık bütçe çalışmaları sırasında talepkar bölüm müdürlerini talep ettikleri eleman sayısından ne kadar geriye çekebileceğimize odaklandığımız koyun pazarlığından ileri gitmeyen stratejik İnsan Kaynakları süreci gelir.
Çok stratejiktir aslında. Ama ülkemizdeki stratejikliği gerçekten iş sonucuna etkisinden değil insan kaynakları yöneticilerinin şirket içindeki neredeyse tek “artistlik” alanının olmasından ileri geliyor. Şirket diliyle insan kaynakcıların racon kesebileceği, hayır diyebileceği, zorluk çıkartabileceği daha önemli bir alan pek bulunmuyor malum. Şirketlerde insan kaynakcılardan pek hoşlanılmamasının, en azından pek sempatik bulunmamasının nedenlerinden biri de bu “stratejik planlama” becerileri.
Soruyorum Çok Sevilen A.Ş.’nin genel müdürüne; hiç insan kaynaklarını karşına alıp kardeşim biz seneye 1500 kişi nasıl artarız, şunun şurasında toplam sayımız zaten 2500 kişi…işimiz %100 büyüyor mu ki personel sayımız o kadar artacak diye bir sordu mu? Ya da daha önemlisi insan kaynakları müdürünü karşısına, yanına alıp hiç iş konuşmuşluğu var mıdır? Ülkemizin en büyük problemlerinden biridir doğru İnsan Kaynakları Yönetimi’ni gerçek değerini bilen “CEO” yokluğu.. ama daha da beter bir durum bunu anlatacak yaşatacak insan kaynakcı da pek yok ortalarda.
İnsan Kaynakcıların varsa yoksa gündemi “bencmarking” adı altında dosya kopyalamak, danışman yormak, dünyanın en becerikli psikologlarıymışcasına mentorlük yapmak, ve en önemlisi bunları niçin yaptığını bilmeden yapmak. İşi tanıyan, işi tartışabilen, vizyon koyan, gündem yaratan ( hakkını yemiyeyim kimsenin; hergün akla gelen ilk fikirle değişim yönetimi adı altında organizasyonları allak bullak etmekte üstümüze yoktur, bu sayede bayağı gündem yaratırız aslında) kaç insan kaynakcıya rastladı bu memleket.
İK için sözün özü
Sözün özü bu soruna çok takılmış durumdayım. Ortada korkunç bir sıkıntı var. Ne yönetimler konusu İnsan Kaynağını yönetmek olan bir bilime, bölüme gereken değeri veriyor, onlardan ne isteyebileceğini biliyor ne de bu koltukları hasbelkader dolduran yüzlerce yönetici ve uzman ne yaptığını, ne için yaptığını, ne yapacağını açıklayamıyor. İK’cısın sen İK’cı kal türküsü almış başını gitmiş. Varsa yoksa kaç kişi alacağızın türküsü…Aldıklarını ne yaptın, ya da aldıkların ne yaptı diye soranın olmadığı çayırlarda tutturduğumuz ince, cılız bir türkü.
Yolu insan kaynaklarından geçmiş bir genç yönetici Genel müdür oldu geçenlerde. Herkeste bir telaş, aslında İK’cıdan olacak iş değil ama başka meziyetleri var diye yaptılar diye herkes konuşuyor. Ben de diyorum ki gerçekten öyle olmalı. İK’cılar sadece İK’cı olmamalı. Başka meziyetleri de olmalı. Onlara da ileride değiniriz artık.
Yiğit Oğuz Duman
Kurucu